Aslında bu yazıyı dün gece sıcağı sıcağına yazacaktım, ama bazı hayat şartları bu yazıyı yazmama engel oldu.Burda anlattığım şeyler benim hayatımda yüreğimde yasadıgım psiko gerilimler demiştim.Ama hiçbir olayı detaylı olarak anlatmadım.Hep üzerinden geçtim, hep bazı şeylerin sadece benim yüreğimdeki kalbimdeki seslerine yer verdim..
Yine aynı şekilde yüreğimdeki seslere göre bir yazı yazmayı düşündüm.mekanların insanların ne önemi var ki!
Hayat aynı dolaşımlardan ibaret, nasıl insan vücudu kan dolaşımı sayesinde kalbi besliyorsa, insanalr da bazen pis kanı atıorlar bazen başlarından kan alıyorlar, ama bu dolaşım hep sürüyor...
İnsan aslında bazı şeylerin nasıl olabileceğin yüreğinin sesini dinleyerek kestirebiliyor.Üzüntüler kırgınlıklar insanı olgunlaştırıyor.Üzüldüğünüzde, ne yapacağınız şaşırdığınız bir an geldiğinde yapmanız geken tek şey mantıklı düşünmeye başlayana kadar hiç bişey yapmamak.Karşınızdakinin kalbini en iyi nasıl anlarsınız.Onu çok iyi tanıyarak mı, cok iy dinbleyerek mi yoksa gözlemleyerek mi..
Aslında kelin merhemi olsa başına sürerdi, biliormusunuz :)
Dün gece beni garip bir duyguya sevkeden şeyler yasadım, aslında sevinç idi galiba, ama yüreğimin çarpıntısından ne yaşadığımı anlamayı pek de beceremedim.
Herşeyi oluruna bıraktım, yaşıyorum, sonumu bilmeden, yaşacaklarımı bilmeden...
Merak etmeye de gerek yok aslında hiç mereklanmaya da bir gün bi yerlerde belki aklımıza gelen şeyleri yaşadığımızı görücez.Ya da hiç istemeyeceğimiz şeyler yaşayacağız..Ama ne olursa olsun neden bunları benyaşıyorum demeyelimolur mu?Bunları biz yaşamasak baskaları yasamıs olacak.Hayat bir döngü, belki ipin ucundan tuttugunuz yerde bir başkası ipin en sonundadır.Peki bu iki ucu bağlı ipin sonunu ya da başını bilebilirmiyiz:)
Buraya bazı önemli şeyler yazmıştı.Aslında ama onları sildim.:)Boşverin, ümitsizliğe kapılmayın..Hayat bizler için
Dünya yuvarlak ve insanları da yaşamları da yuvarlar :)
Gönderen
prototip_insan
on 26 Haziran 2009 Cuma
Etiketler:
boşvermek,
döngüler,
dünya yuvarlaktır
/
Comments: (0)
İnsanları anlamak zor: Pamuk ipliğine bağlı yaşamlar...
Gönderen
prototip_insan
on 24 Haziran 2009 Çarşamba
Etiketler:
bedava yaşıyoruz bedava
/
Comments: (0)
Evet yaklaşık 3-4 gündür yazmaya vakit bulamamıştım..Tekrardan güncel bi yazıyla sizlere merhaba demek istedim.
Kendi Kendime şu an söyle bir düşünceye kapıldım nedendir bilmiyorum, bu yaptığım iş bi an için bana saçma geldi.Nedrndir bilmiyorum?
Kime ne ki senin saçmasalak düşüncelerinden? diye sordum kendime, yaşadıklarımı kimsenin bilmesine gerek yok aslında, ama burda not almanın da kimseye zararı olacağını düşünmüyorum.
Neyse konumuza dönelim...
İnsanları anlamak zor, hani derler ya, üzen sevilir, seven üzülür diye..
Tabirri caizse bu laf çok doğru
İnsanlara hiçbirşey demeden, yaa kötü bişey yapmadan da triplere girebiliyorlar.her zaman sürekli iyi davranırsın, ona yardımcı olursun, bigün ters tarafına gelir kötü söz söylersin, yada söylemezsin bişeye kırılır gider.Ama sürekli üzersin kırarsın bi gün bi iyilik yaparsın senden iyisi olmaz..:)
Bu ne yaman çelişkidir?
Aslında bunu anlamak için insan anatomisini tamamen incelemk lazım galiba..Çünkü gerçekten ilginç bir şey, bir düşünün neden üzülmekten sonra gelen sevinçler daha tatlı oluyor.
Bu döngü içerisinde sevinçten spnra gelen üzüntü de oalcak:)
Yani
üzülmekten sonra gelen sevinç+ sevinçten sonra gelen üzüntü..
DÜNYA GERÇEKTEN YUVARLAK
Herşey bir döngüde yuvarlanıp gidiyor.Siz siz olun herşeyin tekerrür edeceğini unutmayın.
Bedava yaşıyoruz bedava...
Kendi Kendime şu an söyle bir düşünceye kapıldım nedendir bilmiyorum, bu yaptığım iş bi an için bana saçma geldi.Nedrndir bilmiyorum?
Kime ne ki senin saçmasalak düşüncelerinden? diye sordum kendime, yaşadıklarımı kimsenin bilmesine gerek yok aslında, ama burda not almanın da kimseye zararı olacağını düşünmüyorum.
Neyse konumuza dönelim...
İnsanları anlamak zor, hani derler ya, üzen sevilir, seven üzülür diye..
Tabirri caizse bu laf çok doğru
İnsanlara hiçbirşey demeden, yaa kötü bişey yapmadan da triplere girebiliyorlar.her zaman sürekli iyi davranırsın, ona yardımcı olursun, bigün ters tarafına gelir kötü söz söylersin, yada söylemezsin bişeye kırılır gider.Ama sürekli üzersin kırarsın bi gün bi iyilik yaparsın senden iyisi olmaz..:)
Bu ne yaman çelişkidir?
Aslında bunu anlamak için insan anatomisini tamamen incelemk lazım galiba..Çünkü gerçekten ilginç bir şey, bir düşünün neden üzülmekten sonra gelen sevinçler daha tatlı oluyor.
Bu döngü içerisinde sevinçten spnra gelen üzüntü de oalcak:)
Yani
üzülmekten sonra gelen sevinç+ sevinçten sonra gelen üzüntü..
DÜNYA GERÇEKTEN YUVARLAK
Herşey bir döngüde yuvarlanıp gidiyor.Siz siz olun herşeyin tekerrür edeceğini unutmayın.
Bedava yaşıyoruz bedava...
Yanlış anlaşılmak insan koyar değil mi?
Gönderen
prototip_insan
on 20 Haziran 2009 Cumartesi
Etiketler:
yanlış anlaşılmak
/
Comments: (0)
Hazır yazmaya başlamışken bugün bir yazı daha yazayım diyorum.Şunu tekrar söylüyorum yazdıklarım hepsi benim açımdan güncel olan şeylerdir..
Yanlış anlaşılmak insana koyar mı?Yoksa yanlış anlayan insanın davranışı mı koyar.Ya oyunda ihale size kalırsa? :)
Daha önceki yazılarımda birşey demiştim biliyormusunuz.Bi insana kızarsanız onu ciddiye alırsınız!Rahat bırakın kendinizi, kızmayın ki ciddiye almayın..Tabii gamsız da olmayın..
Yanlış anlaşıldığınız durumu açıklamya da gerek yok.Konuşmamayı seçmek her zaman konusularak söylenen sözlerden daha kaliteli bir imaj çizer sizin üzerinizde..
Söyle bir durumda var insan en iyi kendisini bilir.Kendinizi biliyorsanız zaten yaratan sizin hakkınızı biliyordur.Boşverin
Yanlış anlaşılmak insana koyar mı?Yoksa yanlış anlayan insanın davranışı mı koyar.Ya oyunda ihale size kalırsa? :)
Daha önceki yazılarımda birşey demiştim biliyormusunuz.Bi insana kızarsanız onu ciddiye alırsınız!Rahat bırakın kendinizi, kızmayın ki ciddiye almayın..Tabii gamsız da olmayın..
Yanlış anlaşıldığınız durumu açıklamya da gerek yok.Konuşmamayı seçmek her zaman konusularak söylenen sözlerden daha kaliteli bir imaj çizer sizin üzerinizde..
Söyle bir durumda var insan en iyi kendisini bilir.Kendinizi biliyorsanız zaten yaratan sizin hakkınızı biliyordur.Boşverin
Yaprak Dökümü !
Gönderen
prototip_insan
Etiketler:
hayat üzerine,
kiracı,
yaprak dökümü
/
Comments: (0)
Son günlerde yaprak dökümü yaşıyoruz.Herkes gidiyor, okul bitince herkes kendi yoluna devam ediyor.Oysa çok şey öğrenip de bir türlü sevemediğimiz yer değilmiydi burası!
Her zaman keşke şuradan kurtulsak diyenleri çok duydum.Diyenlerden biri de benim.Ama şu an burayı yine sevdiğimden değil ama bu yaşam tarzını bırakmak koyuyor galiba insana..
Bu kadar rahatlığın, beleş bi yaşamın üzerine sorumluluk alacak pozisyona gelmek, hayat kaygısı, yaşam kaygısı sarıyor insanı içten içe...
Ha 4 sene önce neredeydin, şimdi nerdesin derseniz?
Çok şey değşti, çok şey yerine oturdu
Ha 4 sene sonra neler olur derseniz?
İNANIN BİLMİYORUM:)
Kaygılar, endişeler, aşklar, mutluluklar, dersler, bitmeyen sınavlar, bitmeyen maddi problemler, can sıkıntısı, arkada kalanlar, yaşananlar, acı tatlı günler...
SANIRIM ARTIK HEPSİ için hoşçakal deme zamanı geldi..
Üzülmüyorum!
Neden mi çünkü hiçbirşey eskisi gibi hiçbir zaman olmayacak biliyorum.
Kiracı yaşadığım bu dünyada, yok yere birşeyleri sahiplenip de her yerden ev sahibi olmak istiyorum.:)
Bu da bana yeter? (Yukarıdaki cümleyi anladınız umarım)
Hayat yaprakları önce yeşertiyor, sonra zaman zaman döküyor daha sonra artık ağaç yeni dallar vermeye başlıyor.Yaşlanıyor, yeni dallar cıkıyor, Ama bizim çınar en sonunda yıkılıyor.
Unutmayın bu dünyada hep kiracıyız....
Her zaman keşke şuradan kurtulsak diyenleri çok duydum.Diyenlerden biri de benim.Ama şu an burayı yine sevdiğimden değil ama bu yaşam tarzını bırakmak koyuyor galiba insana..
Bu kadar rahatlığın, beleş bi yaşamın üzerine sorumluluk alacak pozisyona gelmek, hayat kaygısı, yaşam kaygısı sarıyor insanı içten içe...
Ha 4 sene önce neredeydin, şimdi nerdesin derseniz?
Çok şey değşti, çok şey yerine oturdu
Ha 4 sene sonra neler olur derseniz?
İNANIN BİLMİYORUM:)
Kaygılar, endişeler, aşklar, mutluluklar, dersler, bitmeyen sınavlar, bitmeyen maddi problemler, can sıkıntısı, arkada kalanlar, yaşananlar, acı tatlı günler...
SANIRIM ARTIK HEPSİ için hoşçakal deme zamanı geldi..
Üzülmüyorum!
Neden mi çünkü hiçbirşey eskisi gibi hiçbir zaman olmayacak biliyorum.
Kiracı yaşadığım bu dünyada, yok yere birşeyleri sahiplenip de her yerden ev sahibi olmak istiyorum.:)
Bu da bana yeter? (Yukarıdaki cümleyi anladınız umarım)
Hayat yaprakları önce yeşertiyor, sonra zaman zaman döküyor daha sonra artık ağaç yeni dallar vermeye başlıyor.Yaşlanıyor, yeni dallar cıkıyor, Ama bizim çınar en sonunda yıkılıyor.
Unutmayın bu dünyada hep kiracıyız....
Yalan söyleme! Yalan söylemeyi beceremiyorsan ufak yalan da söyleme!
Gönderen
prototip_insan
on 16 Haziran 2009 Salı
Etiketler:
büyük günahlar,
büyük yalanlar,
yalan nedir,
yalanlar
/
Comments: (0)
Yalan nedir? Bilirmisiniz?
Ucu başı nerelere gider kimlerin hakkını gaspeder.Gönlünü kandırır.Size birşey söylemem gerekir ki.Dünya üzerinde yapılan araştırmalar da gösteriyor ki kızlar daha çok yalan söylüyor.Türkiyede bu ordan daha da yüksek.Peki insanlar neden yalan söyleme ihtiyacı duyarlar?
Yalan: gerçek olmayan şey demektir...
Yapmadığınız birşeyi, yapıyormus gibi söylemek, yada baskasına dogru bilgi vermemek yalandır.
Ha bir de laf vardır bunu hepimiz biliriz, yalancının mumu yatsıya kadar yanar...
Şimdi size bazı sorular soracağım ve mutlaka cevap vermenizi istiyorum.İçinizden düşünerek mutlaka cevap verin?
1-Yalan söylermisin?
2-Neden yalan söylüyorsunuz?
3-Yalan söylediğinizde içiniz cız ediyor mu?
Bu üç soruya kendi içinizde cevap verdiyseniz, yalan ile dogru arasında ayrımı çok iyi anlamış olmanızı umuyorum.
Eğer 1. soruya evet ya da hayır diyerek cevap verirken düşündüğünüzde emin olmadan evet dediyseniz ve içinizden "arada söylüyoruz ama önemli deği" dediyseniz lbu soruya verdiğiniz cevap bile bir yalandan ibaret:)
Eğer 2. soruya birinci sorunun cevabını yarım yamalak söyleyip cevap verdiyseniz ikinci sorunyu da kaybettiniz..
Eğer 3. sorunun cevabında içiniz cız etmiyorsa siz hayatınızda söylediğiniz yalanları alışkanlık halinize getirmişsiniz.YALAN SÖYLEMEMEYİ ÖĞRENİN....
Ne olursa olsun yalan söylemeyin, mutlaka bir gün ortaya cıkacağını unutmayın.Belki karşınızdaki o anda size inanmış görünür ama inanmayabilir.Yalan söylerek kendi kişiliğinizden taviz vererek kimseyi kandırmayın ve bu şekilde bi yerlere gelmeyi sakın düşünmeyin..
Annenize yalan söylemeyin, eğer o size yalanlar söyleseydi ne yapardınız?
Bunları düşünün.Kimseyi kandırmayın.Yalanlar üzerine bir ilişkiye girişmeyin.Olmayacak şeyleri kafanıza kabul ettirip olacağı üzerine kafa patlatmayın.Velhasıl kelam YALAN SÖYLEMEYİN
Ucu başı nerelere gider kimlerin hakkını gaspeder.Gönlünü kandırır.Size birşey söylemem gerekir ki.Dünya üzerinde yapılan araştırmalar da gösteriyor ki kızlar daha çok yalan söylüyor.Türkiyede bu ordan daha da yüksek.Peki insanlar neden yalan söyleme ihtiyacı duyarlar?
Yalan: gerçek olmayan şey demektir...
Yapmadığınız birşeyi, yapıyormus gibi söylemek, yada baskasına dogru bilgi vermemek yalandır.
Ha bir de laf vardır bunu hepimiz biliriz, yalancının mumu yatsıya kadar yanar...
Şimdi size bazı sorular soracağım ve mutlaka cevap vermenizi istiyorum.İçinizden düşünerek mutlaka cevap verin?
1-Yalan söylermisin?
2-Neden yalan söylüyorsunuz?
3-Yalan söylediğinizde içiniz cız ediyor mu?
Bu üç soruya kendi içinizde cevap verdiyseniz, yalan ile dogru arasında ayrımı çok iyi anlamış olmanızı umuyorum.
Eğer 1. soruya evet ya da hayır diyerek cevap verirken düşündüğünüzde emin olmadan evet dediyseniz ve içinizden "arada söylüyoruz ama önemli deği" dediyseniz lbu soruya verdiğiniz cevap bile bir yalandan ibaret:)
Eğer 2. soruya birinci sorunun cevabını yarım yamalak söyleyip cevap verdiyseniz ikinci sorunyu da kaybettiniz..
Eğer 3. sorunun cevabında içiniz cız etmiyorsa siz hayatınızda söylediğiniz yalanları alışkanlık halinize getirmişsiniz.YALAN SÖYLEMEMEYİ ÖĞRENİN....
Ne olursa olsun yalan söylemeyin, mutlaka bir gün ortaya cıkacağını unutmayın.Belki karşınızdaki o anda size inanmış görünür ama inanmayabilir.Yalan söylerek kendi kişiliğinizden taviz vererek kimseyi kandırmayın ve bu şekilde bi yerlere gelmeyi sakın düşünmeyin..
Annenize yalan söylemeyin, eğer o size yalanlar söyleseydi ne yapardınız?
Bunları düşünün.Kimseyi kandırmayın.Yalanlar üzerine bir ilişkiye girişmeyin.Olmayacak şeyleri kafanıza kabul ettirip olacağı üzerine kafa patlatmayın.Velhasıl kelam YALAN SÖYLEMEYİN
Rahat Olun! Ufak tefek şeyleri kafanıza takmayın.
Gönderen
prototip_insan
on 14 Haziran 2009 Pazar
Etiketler:
mutluluk,
rahat olmak,
sıkıntılar
/
Comments: (0)
Yazmaya başlarken bayağı yol katettiğimi düşünmüştüm.Fakat bir kaç günlük ara girdi siteyi güncelleyemedim.Şimdi kaldığım yerden devam ediyorum..Ayrılığımızın sebebi okul mezuniyetimin olması ve ailemle beraber antalya gezimiz...
Bugün sizlere hayatta çok şeyi kafamıza takmamızın aslında hiç gereği olmadığını ve ufak tefek şeylerle kafamızı boş yere meşgul etmenin ne kadar gereksiz olduğunu anlatmaya çalışacağım..
Hayatı akışına bırakıp yaşamayı hiç denediniz mi?
Hiç, sizin istediğiniz gibi değil de hayatın istediği gibi yaşamayı denediniz mi?
Bazı şeyleri kabullenebildiniz mi?
Evet, bazı şeyleri kabullenmek, başınıza gelen ufak tefek şeyleri kabullenirseniz emin olun, çok mutlu olacaksınız.Herşey olabilir hayatta sizin dışınızda gelişen, sizin beyninizi mesgul eden, hepsini bir kenara atın.Rahat olun.Yapacaklarınızı yine yapın.Ama sizin dışınızda gelişen hiçbirşeyi kafanıza takmayın.Söyleceğiniz tekşey su:
DEMEK Kİ BÖYLE OLMASI GEREKİYORMUŞ
ve hemen B planına geçin..Engeller her zaman olacak bazen engelleri atlayacaksınız bazen de engelin basında bekleyeceksiniz..Ama adımlar ya yavaş ya da hızlı bir şekilde sürekli devam edecek.
Hayatı ciddiye alın, önemseyin, ama sizin dışınızda gelişen sizin için kötü olan şeyleri hiç önemsemeyin, çünkü mutlu olmak sizin elinizde...
Bugün sizlere hayatta çok şeyi kafamıza takmamızın aslında hiç gereği olmadığını ve ufak tefek şeylerle kafamızı boş yere meşgul etmenin ne kadar gereksiz olduğunu anlatmaya çalışacağım..
Hayatı akışına bırakıp yaşamayı hiç denediniz mi?
Hiç, sizin istediğiniz gibi değil de hayatın istediği gibi yaşamayı denediniz mi?
Bazı şeyleri kabullenebildiniz mi?
Evet, bazı şeyleri kabullenmek, başınıza gelen ufak tefek şeyleri kabullenirseniz emin olun, çok mutlu olacaksınız.Herşey olabilir hayatta sizin dışınızda gelişen, sizin beyninizi mesgul eden, hepsini bir kenara atın.Rahat olun.Yapacaklarınızı yine yapın.Ama sizin dışınızda gelişen hiçbirşeyi kafanıza takmayın.Söyleceğiniz tekşey su:
DEMEK Kİ BÖYLE OLMASI GEREKİYORMUŞ
ve hemen B planına geçin..Engeller her zaman olacak bazen engelleri atlayacaksınız bazen de engelin basında bekleyeceksiniz..Ama adımlar ya yavaş ya da hızlı bir şekilde sürekli devam edecek.
Hayatı ciddiye alın, önemseyin, ama sizin dışınızda gelişen sizin için kötü olan şeyleri hiç önemsemeyin, çünkü mutlu olmak sizin elinizde...
Ne kendini çok üstün say! Ne de hiçbişeyden sayma!
Gönderen
prototip_insan
on 10 Haziran 2009 Çarşamba
Etiketler:
ego tatmini,
karakter analizleri,
kişilik,
kişilik testleri,
yanlışlar
/
Comments: (0)
Yazmaya devam ederken, hayatın çok garip aktığını söylerek kelimelerime başlamak istiyorum.Dünya üzerinde 6 milyar insan var.Bu insanların herbirinin farklı bir yaşamı var.6 milyar insan 6 milyar yaşam demek.Ama dünya bir tane!
Herkesin kafasında farklı şeyler, farklı planlar, hayaller var.Herkesin kalbinde değişik duygular, değişik hisler var.
Bazıları hayatlarını başkalarıyla beraber yaşıyorlar.Yani karşısındaki insan olmadan yaşayamayanlar var.6 milyar insanın yaşamının kesiştiği bu tek dünyada insanlar muhakkak bir yerde karşılaşıyorlar..Sokakta yürürken, insanlara dikkat edin.Yüzlerinde neler görüyorsunuz.Bazılarında acı, bazılarında umut, bazılarında vurdumduymazlık...Herkesin farklı dünyaları var.
Belkide yolda yürürken dikkat etmediğiniz bir insan sizin yaşamınızın keşistiği noktada bir gün var olacak, belki de zaten vardı...
Hayallerinizin peşinden koşun.Ama çok büyük adımlarla değil, bazı şeyler zaten size gelecektir..
O yuzden hiçbirşey için ne çok çabalayın ne de hiç çabasız kalın.Herşeyi dozunda yapın.
Kendinizi bazen çok işe yaramaz hssettiğiniz ya da kendinizin bunları haketmediğinizi düşündüğünüz zamanlar olabilir..Olacaktır da.Böyle zamanlarda belki kendinizi avutacak aslında hakettiklerini alacağınız düşüneceksiniz.Belkide derin bir kuyuya düşüp kendinizi hiçbirşeyden saymayabileceksiniz..Ama hayatta önemli bir şey.İnsanın fikirleri düşünceleri zamanla değişbeilir..Kişiliğiniz değişir, ama karakteriniz değişmez.Karşınızdaki insanla bir gün ters düşebilirsiniz.Karakterinizden dolayı böyle şeyler yaşanabilir.Hayatta biraz da kaderci olmanın hiçbir sakıncası yok diye düşünüyorum.Nasipse gelir yemenden, nasip değilse ne gelir elden demiş atalarımız.Hiçbir zaman umutsuzluğua kapılmayın, Kendiniz çok üstün de görmeyin işe yaramaz da bir gün sizin için güzel olacak şeyler mutlaka vardır.Bunu unutmayın.Bekleyin..
Herkesin kafasında farklı şeyler, farklı planlar, hayaller var.Herkesin kalbinde değişik duygular, değişik hisler var.
Bazıları hayatlarını başkalarıyla beraber yaşıyorlar.Yani karşısındaki insan olmadan yaşayamayanlar var.6 milyar insanın yaşamının kesiştiği bu tek dünyada insanlar muhakkak bir yerde karşılaşıyorlar..Sokakta yürürken, insanlara dikkat edin.Yüzlerinde neler görüyorsunuz.Bazılarında acı, bazılarında umut, bazılarında vurdumduymazlık...Herkesin farklı dünyaları var.
Belkide yolda yürürken dikkat etmediğiniz bir insan sizin yaşamınızın keşistiği noktada bir gün var olacak, belki de zaten vardı...
Hayallerinizin peşinden koşun.Ama çok büyük adımlarla değil, bazı şeyler zaten size gelecektir..
O yuzden hiçbirşey için ne çok çabalayın ne de hiç çabasız kalın.Herşeyi dozunda yapın.
Kendinizi bazen çok işe yaramaz hssettiğiniz ya da kendinizin bunları haketmediğinizi düşündüğünüz zamanlar olabilir..Olacaktır da.Böyle zamanlarda belki kendinizi avutacak aslında hakettiklerini alacağınız düşüneceksiniz.Belkide derin bir kuyuya düşüp kendinizi hiçbirşeyden saymayabileceksiniz..Ama hayatta önemli bir şey.İnsanın fikirleri düşünceleri zamanla değişbeilir..Kişiliğiniz değişir, ama karakteriniz değişmez.Karşınızdaki insanla bir gün ters düşebilirsiniz.Karakterinizden dolayı böyle şeyler yaşanabilir.Hayatta biraz da kaderci olmanın hiçbir sakıncası yok diye düşünüyorum.Nasipse gelir yemenden, nasip değilse ne gelir elden demiş atalarımız.Hiçbir zaman umutsuzluğua kapılmayın, Kendiniz çok üstün de görmeyin işe yaramaz da bir gün sizin için güzel olacak şeyler mutlaka vardır.Bunu unutmayın.Bekleyin..
Kendinizi ne kadar anlatabilirsiniz?
Gönderen
prototip_insan
on 9 Haziran 2009 Salı
Etiketler:
insan psikolojsi,
problemlerin çözümü
/
Comments: (0)
Kendinizi ne kadar anlatabilirsiniz?
-Karşınızdakinin sizi anladığı kadar...
Buradan ne anladınız?
-Cevabını bir düşünün..
Örneğin:Karşınızdakine birşey anlatmaya çalışıyorsunuz, yanlış bir duruma düştünüz, aslında söylemek istemediğiniz bir şeyi söylediniz, yada yaptınız..
Kendinizi karşınızdakine anlatmak durumunda hissediyorsunuz.
Sizce ne yapmanız gerek?
Sürekli konuşarak durumun aslında karşınızdakinin anladığı gibi değil sizin söylemek istediğiniz gibi olduğunu mu?..
Karşınızdakine aslında kendinizi anlatmanıza gerek yok.Çünkü buradaki asıl problem sizin karşınızdaki insanı anlamanız.Konustuğunuz, iletişim kurduğunuz, sevdiğiniz insanı iyi tanının.
Bazen buna vaktiniz olmayabilir.O zaman yapmanız gereken şey, 2 düşünüp bir söylemek...
İnanın bunu yaparsanız karşınızdakine birşey anlatmanıza gerek kalmaz.
Olur ya.Siz karşınızdakine kendinizi anlatamadığınız zor bir duruma düştünüz.Aslında suçlu değilsiniz.Ama karşınızdaki o anda sizi o şekilde düşünüyor.
Kesinlikle cok konuşmayın, Aynı şeyleri sürekli tekrarlamayın.Çok konuamak ve aynı şeyleri tekrarlamak hem sizin kendi kendinize ona kendizi anlatma ihtiyacını dogurdunu düşündürecek, hemde durum sakinleştikten sonra karşınızdakinin aklında bir söz değil bin söz kalacak.Can alıcı bir cümleyle kendinizi anlatın ve susun.
Sinirli olduğunuz yada gerilimli bir anda söyleyeceğiniz her kelime karşınızdaki tarafından yanlış anlaşılır ve şunu unutmayın ki sinirli olduğunuz anda söyleyeceğiniz çoğu şey saçma ve mantıksız olacaktır.Susun ve sakinleşmeyi bekleyin.Kendinizi mantıklı hissettiğiniz anda problemi çözün..
-Karşınızdakinin sizi anladığı kadar...
Buradan ne anladınız?
-Cevabını bir düşünün..
Örneğin:Karşınızdakine birşey anlatmaya çalışıyorsunuz, yanlış bir duruma düştünüz, aslında söylemek istemediğiniz bir şeyi söylediniz, yada yaptınız..
Kendinizi karşınızdakine anlatmak durumunda hissediyorsunuz.
Sizce ne yapmanız gerek?
Sürekli konuşarak durumun aslında karşınızdakinin anladığı gibi değil sizin söylemek istediğiniz gibi olduğunu mu?..
Karşınızdakine aslında kendinizi anlatmanıza gerek yok.Çünkü buradaki asıl problem sizin karşınızdaki insanı anlamanız.Konustuğunuz, iletişim kurduğunuz, sevdiğiniz insanı iyi tanının.
Bazen buna vaktiniz olmayabilir.O zaman yapmanız gereken şey, 2 düşünüp bir söylemek...
İnanın bunu yaparsanız karşınızdakine birşey anlatmanıza gerek kalmaz.
Olur ya.Siz karşınızdakine kendinizi anlatamadığınız zor bir duruma düştünüz.Aslında suçlu değilsiniz.Ama karşınızdaki o anda sizi o şekilde düşünüyor.
Kesinlikle cok konuşmayın, Aynı şeyleri sürekli tekrarlamayın.Çok konuamak ve aynı şeyleri tekrarlamak hem sizin kendi kendinize ona kendizi anlatma ihtiyacını dogurdunu düşündürecek, hemde durum sakinleştikten sonra karşınızdakinin aklında bir söz değil bin söz kalacak.Can alıcı bir cümleyle kendinizi anlatın ve susun.
Sinirli olduğunuz yada gerilimli bir anda söyleyeceğiniz her kelime karşınızdaki tarafından yanlış anlaşılır ve şunu unutmayın ki sinirli olduğunuz anda söyleyeceğiniz çoğu şey saçma ve mantıksız olacaktır.Susun ve sakinleşmeyi bekleyin.Kendinizi mantıklı hissettiğiniz anda problemi çözün..
İstenmediğiniz yerde durmayın!
Gönderen
prototip_insan
on 8 Haziran 2009 Pazartesi
Etiketler:
aşk maceraları,
aşk nedir,
aşk üzerine,
hayat üzerine,
kıskançlıklar
/
Comments: (0)
Arkadaşlar yazmaya başladığım günden beri, aklımda olanalrı sizlerle paylaşmayı ihmal etmeyeceğimi kendime söylemiştim..Bugün de devam etmek istedim.
Gerek güncel gerekse aklıma takılan ya da genelde yaşamış olduğum deneyimleri burada sizlerle paylaşıyorum.Çok farklı konularda da bu sayfada sizlerle değişik bilgi alışverişlerinde bulunacağımın da haberini vermek isterim.Fakar bugünkü konum başak bir olay..
İnsan sevilmediğini bile bile neden hala karşısındakinden birşey bekler..
Önce düşünün sonra cevabınızı bekliyorum..
Sizce bir insan karşı cins tarafından gönül bağı bağlamında sevilmek zorundamıdır?
Diğer sevgiler bunların yerini tamamlayamaz mı?
(Belki de aranızdan bazıları, YALNIZLIK ALLAH`A MAHSUSTUR dediniz)Doğru söylüyorsunuz.
Ama beklemek en önemlisi bu...Doğru insanı beklemek.
Neyse konuyu dağıtamadan devam etmek istiyorum.
Başıma gelen bir olayı sizlerle paylaşayım.Uzun süredir sevgilisi olan bayan bir arkadaşa, uzun seneler önceden kafayı takmıs ve yenilgiyi kendisine saplantı olarak görmüş ve bu konuda da kendini sürekli birşeyler çabasında hisseden bir başka kişi zorla birşeyler anlatmak istiyor.Mesajlar atıyor telefon ediyor...Bayan arkadaş da kesinlikle istemediğini ve sevgilisi olduğunu söylüyor..Ama delikanlı arkadaşımız nedense bunu anlamıyor...
Sizce neden anlamıyor olabilir?
A)Çok sevdiği için
B)Yenilmeyi kaldıramadığı için
c)Ne yaptığını bilmediği için
d)Yanıtını o da bilmiyor..
Bence yanıtını o da bilmiyor.ve ne yaptıgını zaten bilmiyor.İnsanın severken gözü kör olur bilirim.Gözleri bağlanmış olur bunu da bilirim.Duygusal davranmak insana hayatta sürekli kaybettirir bunu da çok iyi bilirim.
Ve bu delikanlı arkadaşımız bayan arkadaşla zorla konusmak istemekle beraber psikolojik tedavi gördüğünü ve doktorun ona böyle birşey söylediğini git içini dök dediğini söylüyor...Evet dopğru olabilir ama sunu da unutmamak gerekir ki.Her içini dökme macerasından sonra kısa bir süre kendinizi iyi hissedersiniz.Ama sadece kısa bir süre.1-2 gün geçtikten sonra keske sunları demeseydim keske bunları demeseydim pozisyonları ile kendi içinizde savaşırsnız.O yuzden bırakın dağınık kalsın.Ne hayattaki tek insan o ne de sizi deli gibi sevecek ve gönlünüzü fethedecek başka bir insan yok.
Sevgi, aşk aynı dşünmektir.Aynı düşünemiyorsanız bırakın.Uğraşmayın..
Daha önceki yazılarımda dediğim gibi hiç bir şey için BOŞUNA uğraşmayın..
Sadece mantıklı düşünmeye çalışın.
Çünkü siz kimseye muhtaç değilsiniz...Bunu hiç unutmayın..
Gerek güncel gerekse aklıma takılan ya da genelde yaşamış olduğum deneyimleri burada sizlerle paylaşıyorum.Çok farklı konularda da bu sayfada sizlerle değişik bilgi alışverişlerinde bulunacağımın da haberini vermek isterim.Fakar bugünkü konum başak bir olay..
İnsan sevilmediğini bile bile neden hala karşısındakinden birşey bekler..
Önce düşünün sonra cevabınızı bekliyorum..
Sizce bir insan karşı cins tarafından gönül bağı bağlamında sevilmek zorundamıdır?
Diğer sevgiler bunların yerini tamamlayamaz mı?
(Belki de aranızdan bazıları, YALNIZLIK ALLAH`A MAHSUSTUR dediniz)Doğru söylüyorsunuz.
Ama beklemek en önemlisi bu...Doğru insanı beklemek.
Neyse konuyu dağıtamadan devam etmek istiyorum.
Başıma gelen bir olayı sizlerle paylaşayım.Uzun süredir sevgilisi olan bayan bir arkadaşa, uzun seneler önceden kafayı takmıs ve yenilgiyi kendisine saplantı olarak görmüş ve bu konuda da kendini sürekli birşeyler çabasında hisseden bir başka kişi zorla birşeyler anlatmak istiyor.Mesajlar atıyor telefon ediyor...Bayan arkadaş da kesinlikle istemediğini ve sevgilisi olduğunu söylüyor..Ama delikanlı arkadaşımız nedense bunu anlamıyor...
Sizce neden anlamıyor olabilir?
A)Çok sevdiği için
B)Yenilmeyi kaldıramadığı için
c)Ne yaptığını bilmediği için
d)Yanıtını o da bilmiyor..
Bence yanıtını o da bilmiyor.ve ne yaptıgını zaten bilmiyor.İnsanın severken gözü kör olur bilirim.Gözleri bağlanmış olur bunu da bilirim.Duygusal davranmak insana hayatta sürekli kaybettirir bunu da çok iyi bilirim.
Ve bu delikanlı arkadaşımız bayan arkadaşla zorla konusmak istemekle beraber psikolojik tedavi gördüğünü ve doktorun ona böyle birşey söylediğini git içini dök dediğini söylüyor...Evet dopğru olabilir ama sunu da unutmamak gerekir ki.Her içini dökme macerasından sonra kısa bir süre kendinizi iyi hissedersiniz.Ama sadece kısa bir süre.1-2 gün geçtikten sonra keske sunları demeseydim keske bunları demeseydim pozisyonları ile kendi içinizde savaşırsnız.O yuzden bırakın dağınık kalsın.Ne hayattaki tek insan o ne de sizi deli gibi sevecek ve gönlünüzü fethedecek başka bir insan yok.
Sevgi, aşk aynı dşünmektir.Aynı düşünemiyorsanız bırakın.Uğraşmayın..
Daha önceki yazılarımda dediğim gibi hiç bir şey için BOŞUNA uğraşmayın..
Sadece mantıklı düşünmeye çalışın.
Çünkü siz kimseye muhtaç değilsiniz...Bunu hiç unutmayın..
Gaza gelmeyin! Ama söylenenleri iyi tartın!
Gönderen
prototip_insan
on 7 Haziran 2009 Pazar
Etiketler:
gaza gelemyin,
gaza gelmek,
iyi dinleme teknikleri..,
karşınızdakini iyi dinleyin
/
Comments: (0)
Gaza gelmeyin, hayatta her insan baskaları hakında ne hikmetse yorum yapmak için can atıyor.Hele bizim gibi türk toplumunda bu olaylar daha çok artıyor.Bazen de yeni bir terim olarak dilimize giren mahalle baskısı ile karşılaşıyoruz..
Öncelikle bu yazıları edindiğim tecrübelerden yaptıgım yanlıslardan çıkarttığım sonuçlar doğrultusunda yazdığımı tekrardan söylemek istiyorum..
Bi sorununuz olduğunda bizim milletimiz olayın aslını astarını bilmeden yorum yapmaya çalışır.Sizde sanki karşınızdaki çok doğru söylüyormuş gibi onu dinlersiniz..Çünkü sizin için bir çıkış yolu gerekmektedir...Oturur dinlersiniz onu.O da bir filozof edasıyla sizinle konuşur.
Kendimi övmek için söylemek istemiyorum.Fakat benim yaptığım şey sadece karşımdakini dinlemek.Çünkü en doğru olan budur.Kimse kimsenin içini bilemez..Karşınızdakinin karşılaştığı olayda yaşadıklarını aslında sadece kendisi bilir.
Şu yüzden diyorum ki hiç bir zaman gaza gelmeyin.Ama karşınızdaki konustugunda da başka bir açıdan bu olaya nasıl yaklaşıldığını göreceğiniz için sizin için farklı bir bakış açısı olacaktır.Karsınızdakinin fikirlernini begenseniz de begenmeseniz de dinleyin.Çok iyi ölçüp tartın.Belki de sizin işinize yarayacak şeyler çıkar.Ama sakın düşünmeden karsınızdakinin söylediklerini uygulamaya koymayın.Karsınızdaki sizin gibi düşünemeddiği için sonucun ne olacağını kesinlikle düşünmez.Yapacağınız davranışın sonucunu iyi bilin.Ona göre hareket edin..
Öncelikle bu yazıları edindiğim tecrübelerden yaptıgım yanlıslardan çıkarttığım sonuçlar doğrultusunda yazdığımı tekrardan söylemek istiyorum..
Bi sorununuz olduğunda bizim milletimiz olayın aslını astarını bilmeden yorum yapmaya çalışır.Sizde sanki karşınızdaki çok doğru söylüyormuş gibi onu dinlersiniz..Çünkü sizin için bir çıkış yolu gerekmektedir...Oturur dinlersiniz onu.O da bir filozof edasıyla sizinle konuşur.
Kendimi övmek için söylemek istemiyorum.Fakat benim yaptığım şey sadece karşımdakini dinlemek.Çünkü en doğru olan budur.Kimse kimsenin içini bilemez..Karşınızdakinin karşılaştığı olayda yaşadıklarını aslında sadece kendisi bilir.
Şu yüzden diyorum ki hiç bir zaman gaza gelmeyin.Ama karşınızdaki konustugunda da başka bir açıdan bu olaya nasıl yaklaşıldığını göreceğiniz için sizin için farklı bir bakış açısı olacaktır.Karsınızdakinin fikirlernini begenseniz de begenmeseniz de dinleyin.Çok iyi ölçüp tartın.Belki de sizin işinize yarayacak şeyler çıkar.Ama sakın düşünmeden karsınızdakinin söylediklerini uygulamaya koymayın.Karsınızdaki sizin gibi düşünemeddiği için sonucun ne olacağını kesinlikle düşünmez.Yapacağınız davranışın sonucunu iyi bilin.Ona göre hareket edin..
Ya hatayı hiç yapma ya da yaptıktan sonra düzeltmeye çalışma!
Gönderen
prototip_insan
Etiketler:
hatalar,
ya hep ya hiç,
yanlıslar
/
Comments: (0)
Yaşam ve hayat.
İkisi aynı seyler mi sizce.Hayır Farklı!
Hayat:Herkese verilen şans.
Yaşam:Herkesin hayatta yaptıkları yaşadıkları...
İnsan hata yapabilir.Ki yapması da normaldir.Bazen çok büyük hatalar da yapabilirsiniz hayatınızda.Yaşamınıda da yapabilirsiniz..Hayatınızda yaptığınız hatalar herkesin yapabileceği şeyler olabilr..Ama yaşamınızda yaptığınız hatalar sizleri yanlıslara sürükleyebilir..
Bence ya hata yapmayın ya da yaptıktan sonra "keske yapmasaydım, neden yaptım, keske söyle yapsaydım" demedin.
Yapmanız gereken , yaptıgınız hatayıo bir daha yapmamak...
Mutlu olmak istiyorsanız bu sekilde davranın.Çünkü bazı sözler ve hatalar vardır ki, siz hatayı yaptıktan sonra düzeltmeye çalışsanızda düzelmez.
Ya aklınıza ilk geleni hemen yapın.Yada karasız kalmayın..Karasızlık hayatta ve yaşamda en kötü şeydir..Bir söz vardır bilirsiniz..En kötü karar bile karasızlıktan iyidir...
Hatalarınız içinde bu aynı sekilde gecerli en kötü hatanız bile kararsız kalıp da yaptıgız yanlıslardan iyidir..
İyi düşün, dogruyu uygula, YA HATA YAP, YA DA HATAYI HİÇ YAPMA.
Yani ya hep ya hiç
İkisi aynı seyler mi sizce.Hayır Farklı!
Hayat:Herkese verilen şans.
Yaşam:Herkesin hayatta yaptıkları yaşadıkları...
İnsan hata yapabilir.Ki yapması da normaldir.Bazen çok büyük hatalar da yapabilirsiniz hayatınızda.Yaşamınıda da yapabilirsiniz..Hayatınızda yaptığınız hatalar herkesin yapabileceği şeyler olabilr..Ama yaşamınızda yaptığınız hatalar sizleri yanlıslara sürükleyebilir..
Bence ya hata yapmayın ya da yaptıktan sonra "keske yapmasaydım, neden yaptım, keske söyle yapsaydım" demedin.
Yapmanız gereken , yaptıgınız hatayıo bir daha yapmamak...
Mutlu olmak istiyorsanız bu sekilde davranın.Çünkü bazı sözler ve hatalar vardır ki, siz hatayı yaptıktan sonra düzeltmeye çalışsanızda düzelmez.
Ya aklınıza ilk geleni hemen yapın.Yada karasız kalmayın..Karasızlık hayatta ve yaşamda en kötü şeydir..Bir söz vardır bilirsiniz..En kötü karar bile karasızlıktan iyidir...
Hatalarınız içinde bu aynı sekilde gecerli en kötü hatanız bile kararsız kalıp da yaptıgız yanlıslardan iyidir..
İyi düşün, dogruyu uygula, YA HATA YAP, YA DA HATAYI HİÇ YAPMA.
Yani ya hep ya hiç
Biraz öğrenmek lazım...Nazım Hikmet kimdir?
Gönderen
prototip_insan
on 6 Haziran 2009 Cumartesi
Etiketler:
bir komünistin yaşam öyküsü,
bir şairin yaşam öyküsü,
hedef koyun,
komünist,
nazım hikmet kimdir,
nazım hikmet ran kimdir,
psikolojik yazılar
/
Comments: (0)
Genelde google`a nazım hikmet kimdir? yada nazım hikmet ran kimdir yazdığınızda binlerce ünlü insanın biyografilerinin yer aldığı biyografi siteleri çıkması gerekir değil mi?Ama çıkmıyor.Nedeni nedir bilmiyorum.Belki de nazım hikmetin yaşadıklarını yaşamaktan onlarda korkuyorlardır..
Kesinlikle aklınıza şöyle birşey gelmesin
-Sen komünistmisin?
Hayır kesinlikle değilim.Sosyalist bir yaşamın olmadıgını biliyorum ve kesinlikle de taraftarı olmadım.Az çalışı da aynı parayı kazanmak yada çok çalışıp da kıcını kaldırmayanların aldığı parayı almak istemem...:)
İşte size Türkiyedeki yaşamı hapishanelerde geçen ve ne olursa olsun aklındaki fikirlerden kesinlikle taviz vermeyen bir insanın yaşam öyküsünü sunucam.
Peki bu öyküyü sizlere sunmamdaki amaç ne
Komünistlik güzeldir,Komünist olun demek mi?
Tabii ki hayır.
Bı yazıyı sizlere sunmamdaki amaç..
HEDEFINIZI IYI BELIRLEYIN VE NE OLURSA OLSUN KESINLIKLE GERI DÖNMEYİN..
ÇÜNKÜ ASIL HEDEF SIZSINIZ..
Nâzım Hikmet 20 Kasım 1901'de Selanik'te doğdu (aile çevresinde 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye bu tarih 15 Ocak 1902 olarak anılmış, kendisi de bunu benimsemiştir), 3 Haziran 1963'te Moskova'da öldü.
Baba tarafından dedesi Nâzım Paşa valiliklerde bulunmuş, özgürlükçü, şairliği olan bir kişiydi. Mevlevi tarikatındandı. Anayasacı Mithat Paşanın yakın arkadaşıydı. Babası Hikmet Bey ise Mekteb-i Sultani (sonradan Galatasaray Lisesi) mezunu, önce ticaret yaşamını denemiş, başaramayınca Kalem-i Ecnebiye'ye (dışişleri) bağlanmış bir memurdu.
Dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı olan annesi Celile Hanım, Fransızca konuşan, piyano çalan, ressam denecek kadar iyi resim yapan bir kadındı.
Nâzım Hikmet'in eğitiminde dönemin ileri düşüncelerine sahip aile çevresinin büyük etkisi oldu. Bir yıl kadar, Fransızca öğretim yapan bir okulda, sonra Göztepe'deki Numune Mektebi'nde (Taşmektep) okudu. İlkokulu bitirince, arkadaşı Vâlâ Nureddin'le birlikte Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ertesi yıl ailesinin paraca sıkıntıya düşmesi yüzünden bu masraflı okuldan alınarak Nişantaşı Sultanisi'ne verildi.
Bu arada dedesi Nâzım Paşa'nın etkisiyle şiirler de yazmaya başlamıştı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini dinleyen Bahriye Nazırı Cemal Paşa çok etkilenerek bu yetenekli gencin Heybeliada Bahriye Mektebi'ne geçmesini istedi, aileden olumlu karşılık alınca da bu okula girmesine yardım etti.
Nâzım Hikmet 1917'de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 1919'da bitirip Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atandı. Aynı yılın kışında son sınıftayken geçirdiği zatülcenp hastalığı tekrarladı. Aile dostu olan Deniz Hastanesi Başhekimi Hakkı Şinasi Paşanın gözetiminde iki ay süren bir sağaltım döneminden sonra, kendisine iki ay da evde dinlenme izni verildi. Bu süre sonunda da toparlanamadığı, deniz subayı olarak görev yapabilecek sağlık durumuna kavuşamadığı görülünce, 17 Mayıs 1920'de, Sağlık Kurulu raporuyla, askerlikten çürüğe çıkarıldı.
Bu arada hececi şairler arasında genç bir ses olarak oldukça ünlenmişti. Bahriye Mektebi'nde tarih ve edebiyat öğretmeni olan, ayrıca aile dostu olarak evlerine de gelip giden Yahya Kemal'e büyük hayranlık duyuyor, yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini alıyordu. 1920'de "Alemdar" gazetesinin açtığı bir yarışmada ünlü şairlerden oluşan seçici kurul birincilik ödülünü ona vermiş, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Orhan Seyfi gibi genç ustalar ondan sevgiyle söz eder olmuşlardı.
İstanbul işgal altındaydı ve Nâzım Hikmet coşkun bir vatan sevgisini yansıtan direniş şiirleri yazıyordu. 1920'nin son günlerinde yazdığı "Gençlik" adlı şiiri gençleri ülkenin kurtuluşu için savaşmaya çağırmaktaydı.
1 Ocak 1921'de ise Mustafa Kemal'e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgütün yardımıyla dört şair, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Nâzım Hikmet, Vâlâ Nureddin, Sirkeci'den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice bindiler. İnebolu'ya varınca, Ankara'ya geçebilmek için beş altı gün, izin ve yol parası beklemeleri gerekti. Ama Ankara'dan yalnız Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin'e izin çıktı.
İnebolu'da geçirdikleri günlerde, Anadolu'ya geçmek üzere, onlar gibi izin bekleyen, Almanya'dan gelme genç öğrencilerle tanışmışlardı. Aralarında Sadık Ahi (sonradan Mehmet Eti adıyla CHP milletvekili), Vehbi (Prof. Vehbi Sarıdal), Nafi Atuf (Kansu, sonradan CHP genel sekreteri) gibi kimseler de bulunan bu öğrenciler Spartakistler olarak anılıyor, sosyalizmi savunuyor, Türkiye'nin Misak-ı Milli sınırlarını ilk tanıyan ülke olarak Sovyetler Birliği'nden övgüyle söz ediyorlardı. Bunlar Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin için yepyeni bilgilerdi.
Ankara'ya vardıklarında kendilerine verilen ilk görev İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bir şiir yazmak oldu. Üç gün içinde yazıp bitirdikleri bu üç sayfadan uzun şiir Matbuat Müdürlüğü'nce, 1921 martında 11,5 x 18 cm boyutlarında dört sayfa olarak, on bin adet bastırılıp dağıtıldı. Şiirin yankıları o kadar büyük oldu ki, Millet Meclisi üyeleri böyle güçlü bir çağrının doğurabileceği sorunların nasıl çözüleceğini tartışmak gereğini duydular. Matbuat müdürü Muhittin Birgen şiiri yayımlayıp dağıttığı için olumsuz eleştiriler aldı. İstanbullu gençler Ankara'yı doldururlarsa onlara nerede, nasıl iş bulunacağı önemli bir sorundu. Meclis'te sorguya çekilmekten tedirgin olan Muhittin Birgen bir daha böyle bir duruma düşmemek için, Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin'i Maarif Vekâleti'ne devretmeye karar verdi.
Bu arada Celile Hanım'ın uzaktan akrabası olan İsmail Fazıl Paşa, yazdıkları şiirle ortalığı karıştıran bu iki yetenekli şairi Meclis'e çağırarak Mustafa Kemal Paşaya takdim etti.
Kesinlikle aklınıza şöyle birşey gelmesin
-Sen komünistmisin?
Hayır kesinlikle değilim.Sosyalist bir yaşamın olmadıgını biliyorum ve kesinlikle de taraftarı olmadım.Az çalışı da aynı parayı kazanmak yada çok çalışıp da kıcını kaldırmayanların aldığı parayı almak istemem...:)
İşte size Türkiyedeki yaşamı hapishanelerde geçen ve ne olursa olsun aklındaki fikirlerden kesinlikle taviz vermeyen bir insanın yaşam öyküsünü sunucam.
Peki bu öyküyü sizlere sunmamdaki amaç ne
Komünistlik güzeldir,Komünist olun demek mi?
Tabii ki hayır.
Bı yazıyı sizlere sunmamdaki amaç..
HEDEFINIZI IYI BELIRLEYIN VE NE OLURSA OLSUN KESINLIKLE GERI DÖNMEYİN..
ÇÜNKÜ ASIL HEDEF SIZSINIZ..
Nâzım Hikmet 20 Kasım 1901'de Selanik'te doğdu (aile çevresinde 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye bu tarih 15 Ocak 1902 olarak anılmış, kendisi de bunu benimsemiştir), 3 Haziran 1963'te Moskova'da öldü.
Baba tarafından dedesi Nâzım Paşa valiliklerde bulunmuş, özgürlükçü, şairliği olan bir kişiydi. Mevlevi tarikatındandı. Anayasacı Mithat Paşanın yakın arkadaşıydı. Babası Hikmet Bey ise Mekteb-i Sultani (sonradan Galatasaray Lisesi) mezunu, önce ticaret yaşamını denemiş, başaramayınca Kalem-i Ecnebiye'ye (dışişleri) bağlanmış bir memurdu.
Dilci, eğitimci Enver Paşa'nın kızı olan annesi Celile Hanım, Fransızca konuşan, piyano çalan, ressam denecek kadar iyi resim yapan bir kadındı.
Nâzım Hikmet'in eğitiminde dönemin ileri düşüncelerine sahip aile çevresinin büyük etkisi oldu. Bir yıl kadar, Fransızca öğretim yapan bir okulda, sonra Göztepe'deki Numune Mektebi'nde (Taşmektep) okudu. İlkokulu bitirince, arkadaşı Vâlâ Nureddin'le birlikte Mekteb-i Sultani'nin hazırlık sınıfına yazıldı. Ertesi yıl ailesinin paraca sıkıntıya düşmesi yüzünden bu masraflı okuldan alınarak Nişantaşı Sultanisi'ne verildi.
Bu arada dedesi Nâzım Paşa'nın etkisiyle şiirler de yazmaya başlamıştı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini dinleyen Bahriye Nazırı Cemal Paşa çok etkilenerek bu yetenekli gencin Heybeliada Bahriye Mektebi'ne geçmesini istedi, aileden olumlu karşılık alınca da bu okula girmesine yardım etti.
Nâzım Hikmet 1917'de girdiği Heybeliada Bahriye Mektebi'ni 1919'da bitirip Hamidiye kruvazörüne stajyer güverte subayı olarak atandı. Aynı yılın kışında son sınıftayken geçirdiği zatülcenp hastalığı tekrarladı. Aile dostu olan Deniz Hastanesi Başhekimi Hakkı Şinasi Paşanın gözetiminde iki ay süren bir sağaltım döneminden sonra, kendisine iki ay da evde dinlenme izni verildi. Bu süre sonunda da toparlanamadığı, deniz subayı olarak görev yapabilecek sağlık durumuna kavuşamadığı görülünce, 17 Mayıs 1920'de, Sağlık Kurulu raporuyla, askerlikten çürüğe çıkarıldı.
Bu arada hececi şairler arasında genç bir ses olarak oldukça ünlenmişti. Bahriye Mektebi'nde tarih ve edebiyat öğretmeni olan, ayrıca aile dostu olarak evlerine de gelip giden Yahya Kemal'e büyük hayranlık duyuyor, yazdığı şiirleri gösterip eleştirilerini alıyordu. 1920'de "Alemdar" gazetesinin açtığı bir yarışmada ünlü şairlerden oluşan seçici kurul birincilik ödülünü ona vermiş, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Orhan Seyfi gibi genç ustalar ondan sevgiyle söz eder olmuşlardı.
İstanbul işgal altındaydı ve Nâzım Hikmet coşkun bir vatan sevgisini yansıtan direniş şiirleri yazıyordu. 1920'nin son günlerinde yazdığı "Gençlik" adlı şiiri gençleri ülkenin kurtuluşu için savaşmaya çağırmaktaydı.
1 Ocak 1921'de ise Mustafa Kemal'e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgütün yardımıyla dört şair, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya, Nâzım Hikmet, Vâlâ Nureddin, Sirkeci'den kalkan Yeni Dünya vapuruna gizlice bindiler. İnebolu'ya varınca, Ankara'ya geçebilmek için beş altı gün, izin ve yol parası beklemeleri gerekti. Ama Ankara'dan yalnız Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin'e izin çıktı.
İnebolu'da geçirdikleri günlerde, Anadolu'ya geçmek üzere, onlar gibi izin bekleyen, Almanya'dan gelme genç öğrencilerle tanışmışlardı. Aralarında Sadık Ahi (sonradan Mehmet Eti adıyla CHP milletvekili), Vehbi (Prof. Vehbi Sarıdal), Nafi Atuf (Kansu, sonradan CHP genel sekreteri) gibi kimseler de bulunan bu öğrenciler Spartakistler olarak anılıyor, sosyalizmi savunuyor, Türkiye'nin Misak-ı Milli sınırlarını ilk tanıyan ülke olarak Sovyetler Birliği'nden övgüyle söz ediyorlardı. Bunlar Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin için yepyeni bilgilerdi.
Ankara'ya vardıklarında kendilerine verilen ilk görev İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bir şiir yazmak oldu. Üç gün içinde yazıp bitirdikleri bu üç sayfadan uzun şiir Matbuat Müdürlüğü'nce, 1921 martında 11,5 x 18 cm boyutlarında dört sayfa olarak, on bin adet bastırılıp dağıtıldı. Şiirin yankıları o kadar büyük oldu ki, Millet Meclisi üyeleri böyle güçlü bir çağrının doğurabileceği sorunların nasıl çözüleceğini tartışmak gereğini duydular. Matbuat müdürü Muhittin Birgen şiiri yayımlayıp dağıttığı için olumsuz eleştiriler aldı. İstanbullu gençler Ankara'yı doldururlarsa onlara nerede, nasıl iş bulunacağı önemli bir sorundu. Meclis'te sorguya çekilmekten tedirgin olan Muhittin Birgen bir daha böyle bir duruma düşmemek için, Nâzım Hikmet ile Vâlâ Nureddin'i Maarif Vekâleti'ne devretmeye karar verdi.
Bu arada Celile Hanım'ın uzaktan akrabası olan İsmail Fazıl Paşa, yazdıkları şiirle ortalığı karıştıran bu iki yetenekli şairi Meclis'e çağırarak Mustafa Kemal Paşaya takdim etti.
Söyleneleri ciddiye alırsan üzülürsün!
Gönderen
prototip_insan
Etiketler:
ciddiye almak,
hayata dair,
kızmak,
psikoloik dersler,
sevgilinden ayrılmak,
sinirlenmek,
umursamak
/
Comments: (0)
Bloglamaya başaldığımda yarım bıraktığım ve üşendiğim işlerden bıktığımı anlatmadım ama hakikaten öyle hayatımda artık yarım kalan bir iş istemiyorum.Ya başlayacağım ya da hiç bırakmıyacağım.Hayatta ne için yasıyoruz biliyormusunuz bence sağlık ve mutluluk için
Peki bu hayatta nasıl mutlu oluruz onu biliyorusunuz?
Para+Sevgi+Sağlık=MUTLULUK
işte bu çözümlemeyi bence hayatınızın ana formülü haline getirin.Ne parayı çok sevin ne de sevilip sevilmemeyi cok kafanıza takın...Herşey dozunda olsun..
Ama şu yasıma kadar gelip de öğrendiğim birşey var hiç bir şeye kızmamak, yani umursamamk çok önemli..
Biri size kötü bir söz söylediğinde yada size bir yanlış yaptığında ona karsılık olarak kötü bir söz söylemeye ya da kötü bir davranısta bulunmaya hiç hakkınız yok ve bunun kesinlikle gereği yok..
İnsanoğlu öyle bir yaratık ki, egolarını tatmin etmek için yeryüzü üzerinde yanlıs olan birsürü davranısta bulunuyor..
Ne gerek var.Ne aşırıya kaçın ne de hiçbişeyin gerektiğinden daha azını yapmayın..
Çok sevdiğiniz sevgiliniz size bigün sizi sevmediğini söyleyebilir..Napacaksınız?
Neden sevmiyorsun daha dün çok sevdiğini söylüyordun diye sorduğunuzda ya da i"değmezmiş" "yazıklar olsun" gibi sözler söyledğinizde ne olacak.HİÇ BİRŞEY
Hayatta elinize hiç bir şey getirmeyecek şeyler konusunda kesinlikle uğraşmayın..
Giden gider, ne sen onsuz yaşamaktan alıkoyarsın kendini ne de o
Gereği mühim şeylerle uğraşın.
İşte sizlere söylediğim kızmamak, umursamamak formülü bu..
YANLIS KARSISINDA YANLIS BIR SEY SÖYLERSENİZ YA DA YANLIS BIR DAVRANISTA BULUNURSANIZ..
karsınıdakini umursamıs ve kızmıs olursunuz.Gerek yok..
Hiçbirşeyi, hiç kimseyi umursamayın..
Ve kimseye gerektiğinden fazla önem vermeyin..
(Şimdi bazılarınız içinizden diyorsunuz sen kimsin ki, yasın kac ki bunları burada yazıyorsun,tahmin edebiliyorum:)
Peki siz bu sözleri söylediniz ben de size bir cevap vermelimiyim?
Tabii ki hayır.
Sanırım bu soruyu sormaktan vazgeçtiniz.Ve galiba yazdıklarımda biraz gerçek payı oldugunu anladınız.
Hayat bizim için var senin için var, ne kadar ciddiye alırsan o kadar üzülürsün..
Mücadele etmek için güçlü olmalısın
Bu blogu acmamdaki asıl amac eğer sağ kalır da ölmezsem 70 yasıma geldiğimde de bu blogu hala sürdürmek istememdir.Bakalım görücez...
Peki bu hayatta nasıl mutlu oluruz onu biliyorusunuz?
Para+Sevgi+Sağlık=MUTLULUK
işte bu çözümlemeyi bence hayatınızın ana formülü haline getirin.Ne parayı çok sevin ne de sevilip sevilmemeyi cok kafanıza takın...Herşey dozunda olsun..
Ama şu yasıma kadar gelip de öğrendiğim birşey var hiç bir şeye kızmamak, yani umursamamk çok önemli..
Biri size kötü bir söz söylediğinde yada size bir yanlış yaptığında ona karsılık olarak kötü bir söz söylemeye ya da kötü bir davranısta bulunmaya hiç hakkınız yok ve bunun kesinlikle gereği yok..
İnsanoğlu öyle bir yaratık ki, egolarını tatmin etmek için yeryüzü üzerinde yanlıs olan birsürü davranısta bulunuyor..
Ne gerek var.Ne aşırıya kaçın ne de hiçbişeyin gerektiğinden daha azını yapmayın..
Çok sevdiğiniz sevgiliniz size bigün sizi sevmediğini söyleyebilir..Napacaksınız?
Neden sevmiyorsun daha dün çok sevdiğini söylüyordun diye sorduğunuzda ya da i"değmezmiş" "yazıklar olsun" gibi sözler söyledğinizde ne olacak.HİÇ BİRŞEY
Hayatta elinize hiç bir şey getirmeyecek şeyler konusunda kesinlikle uğraşmayın..
Giden gider, ne sen onsuz yaşamaktan alıkoyarsın kendini ne de o
Gereği mühim şeylerle uğraşın.
İşte sizlere söylediğim kızmamak, umursamamak formülü bu..
YANLIS KARSISINDA YANLIS BIR SEY SÖYLERSENİZ YA DA YANLIS BIR DAVRANISTA BULUNURSANIZ..
karsınıdakini umursamıs ve kızmıs olursunuz.Gerek yok..
Hiçbirşeyi, hiç kimseyi umursamayın..
Ve kimseye gerektiğinden fazla önem vermeyin..
(Şimdi bazılarınız içinizden diyorsunuz sen kimsin ki, yasın kac ki bunları burada yazıyorsun,tahmin edebiliyorum:)
Peki siz bu sözleri söylediniz ben de size bir cevap vermelimiyim?
Tabii ki hayır.
Sanırım bu soruyu sormaktan vazgeçtiniz.Ve galiba yazdıklarımda biraz gerçek payı oldugunu anladınız.
Hayat bizim için var senin için var, ne kadar ciddiye alırsan o kadar üzülürsün..
Mücadele etmek için güçlü olmalısın
Bu blogu acmamdaki asıl amac eğer sağ kalır da ölmezsem 70 yasıma geldiğimde de bu blogu hala sürdürmek istememdir.Bakalım görücez...
Telefon alacaklara güzel bir önerim var Nokia 5800
Gönderen
prototip_insan
on 5 Haziran 2009 Cuma
Etiketler:
5800 fiyat,
nokia 5800,
nokia 5800 resim,
nokia tube
/
Comments: (0)
Evet telefon almayı düşünenlere güzel bir önerim var kendim de bu telefonu almayı planlıyorum.Fakat biraz likitide eksiğim var sanki:)Onları hallettikten sonra ilk iş olarak bu telefonu almayı düşünüyorum.Telegon I-Phone `a rakip oalrak cıkarılmıs ve nokianın ilk dokunmatik ekranlı telefon denemesi, kullanıcıları cok memnun olduklarını söylüyorlar.Özellikleri açısından dile getirmek gerekirse, benim en çok ilgimi çeken özelliği ise dahili bir wireless alıcısına sahip olması yani her gittiğiniz yerden internete girebilirsiniz..Ayrıca türkçe navigasyon ile de göz dolduruyor Telefonun fiyatı ise 750 tl civarı.I-Phoneun tüm özelliklerini hatta nokia artılarını barındıran bu telefon için aslında bu fiyat hiç de çok değil..
Sıla - 2009
Gönderen
prototip_insan
Etiketler:
sıla 2009,
sıla sevişmeden uyumayalım,
sıladan sonra
/
Comments: (0)
İlk dinlediğimde sevişmeden uyumayalım parçasının çok etkili ve güzel bir parça olduğnu düşünmüştüm.Patlayacağını hatta, kral tv video müzik ödüllerinde ödül alacağını düşünmüştüm.Fakat 2009 yılında cıkan bir albüm olduğu için sanırım daha sonra yani seneye kral tv video müzik ödeüllerinde yerini alacak bu albüm..
Benim gibi az da profesyonel olarak müzikle uğraşan birinin görüşü olarak albüm arşivelenecek kadar güzel bir albüm.Mutlaka dinleyin derim..
Benim gibi az da profesyonel olarak müzikle uğraşan birinin görüşü olarak albüm arşivelenecek kadar güzel bir albüm.Mutlaka dinleyin derim..
Size güzel bir albüm: Duman ve 1-2
Gönderen
prototip_insan
Etiketler:
duman şarkı sözleri,
duman şarkı sözü,
duman yeni albümü,
dumanın yeni albümü dinle
/
Comments: (0)
Taa lise çağlarımın sonuna başlar.Duman ile tanısmam, o zamanlar üniversteye hazırlanıyordum.Daha dogrusu hazırlanamıyordum.Sürekli birşeyleri başarma düşüncem hep oldu.Hala da var.Neleri başardın derse haksızlık etmezsek kendimize ufak tefek bişeyleri başardık.En azından başlangıcı yaptık.Bir memur maaşı kadar para kazanmayı başardım:)
Yavaş yaval ilerlemeye devam ediyorum.
Biliyormusunuz hayat bazen beni dhaa çok hırslandırıyor...
Bişeyleri başarmak için elimden gelenin en fazlasını yapmam gerektiğini her zaman söylüyorum kendime..
Neyse
Konu sastı.Biraz liseyi bitirikten duman vardı yanımda ve üniversiteyi bitiyorum yine duman var yanımda...:)
Her zaman tam zamanında yetişti hızır gibi..
İşte size Dumanın mükemmel albümü.Dinlemeniz gerek.Mutlaka dinleyin..
Duman 1 adlı albümünün şarkı sözleri
Dibine Kadar
Yazdım çizdim hayal ettim
Sazla sözden ibarettim
Arkamı döndüm emanet ettim
Anlayamadın ya
Aklım fikrim kaynayınca
Söz müzikle ağlayınca
Kalbimi açtım ibadet ettim
Anlayamadın ya
Ama o anladı
O beni anladı dibine kadar
Güldüm geçtim genceciktim
Aşk içinde meşke daldım
Kendimi buldum onu kaybettim
Anlayamadın ya
İyisin hoşsun bir yokuşsun
Harbiden bayağı bir boşsun
Şarkıya türküye lanet olsun
Anlayamadın ya
Söz-Müzik: Kaan Tangöze
---------------------------------------
Sarhoş
Keyfim kaçar ben kaçırmam
Elimde olsa hiç takılmam
Yalancı dünya kaygılanmam
Kederle dolsa da yıkılmam
Hayale daldım hiç uyanmam
Harcandım harman kaldım
Gündüz soldum akşam açtım
Haydi babam coş
Burada müzik hoş
Gerisi bomboş
Olalım yine sarhoş
Onlar üzer ben üzülmem
Elimde olsa hiç düşünmem
Ölümlü dünya derde girmem
Sevince boğsa da değişmem
Hayale daldım hiç gerilmem
Harcandım harman kaldım
Gündüz soldum akşam açtım
Söz-Müzik: Kaan Tangöze
*--------------------------------
Sor Bana Pişman Mıyım
Kimseyi beklemedim
Kimseden istemedim
Hiç kimseye soramazdım
O beni bağlar
Ben yine durmam
Sor bana pişman mıyım
Anlamadan geçilmesin
Başka yöne çekilmesin
Yanlışım yok sanılmasın
O beni bağlar
Ben yine durmam
Sor bana pişman mıyım
Doğruyu söyler
Hiç bana gülmez
Sor bana pişman mıyım
Herkesin günahı boynuna
Öyle bir adım atarsın
Yenilmeden gelirsin oyuna anlarsın
Söz-Müzik: Ari Barokas
--------------------------------------
Hayvan
Uğraşır bir işle
Hep bir hal gidişle
Saldıran bakışlar tırnakla dişle
Hepimiz bir hayvanız
Kanlı dehşet
Hep aynı vahşet
Önüne gelene sevgini bahşet
Hepimiz bir hayvanız
İnsan olmak kavgamız
Fani dünyalıysan
Konumuz aynı hep sonumuz aynı
Çıktık ya insanlıktan
Yolumuz aynı hep yolumuz aynı yolumuz aynı
Kördüğümlü derdi
Çözdükçe erdi
Doymayan bakışlar birbirini yerdi
Hepimiz bir hayvanız
Söylediğim sözün
Ardında özün
Kendini bilirsen açılır gözün
Hepimiz bir hayvanız
İnsan olmak kavgamız
Fani dünyalıysan
Konumuz aynı hep sonumuz aynı
Çıktık ya insanlıktan
Yolumuz aynı hep yolumuz aynı yolumuz aynı
Söz-Müzik: Ari Barokas
--------------------------------------------------
Yalan
Yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
Gel biz kaçalım buradan
Dağlara çıkalım ağırdan
Yavaş
Deli divane olmuştur belki
Belki de canına değdi
Belli ki başını eğdi
Yavaş yavaş
E onun adına yalan derler
Yamacımda bir kurt ölmüş aşktan
Gel biz kaçalım buradan
Dağlara çıkalım ağırdan
Yavaş
Seni soranlara iyidir derdim
Belki de yanılan bendim
Belli ki daralan sendin
Yavaş yavaş
E onun adına yalan derler
Söz-Müzik: Kaan Tangöze
---------------------------------------
Sevdim Desem
Sevdim desem, derken delirsem
Sevgilimden ayrıldım, ayrıldım aldırmasam
Öldüm desem, derken dirilsem
Sevgilimden ayrıldım, ayrıldım aldırmasam
Bekler benimle, bir ömür geçer
Seni kandırdım, kandırmasam
Ellerinde ellerinde
Ayrılmak elinde
Aşkım desem, derken sıkılsam
Sevgilimden ayrıldım, ayrıldım aldırmasam
Soğudum desem, derken ısınsam
Sevgilimden ayrıldım, ayrıldım aldırmasam
Söz: Kaan Tangöze
Müzik: Batuhan Mutlugil
-----------------------------------------
Yağmurun Sabahında
Uyandım sensiz, yağmurun sabahında
Yuvamız sessiz, ayrılık sonrasında
Aşkımız son buldu, yağmurun sabahında
Ah! Nereden nereye geldik bu hallere
Ah! Geldik gözlere düştük ne hallere
Yürüdüm yalnız, hüzünlü sokaklarda
Savruldum bahtsız, ayrılık rüzgarında
Aşkımız son buldu, yağmurun sabahında
Ah! Nereden nereye geldik bu hallere
Ah! Geldik gözlere düştük ne hallere
Söz-Müzik: Cengiz Baysal
--------------------------------------------
Helal Olsun
Geceler zehir, geceler kara
Uçasım gelir, kanadım yara
Yaralar derin seneler kadar
Açılın geri
Sabah olmuş gün doğmuş
Her yerimde karlar
Doymadım, dönülmüş deliye
Helal olsun aşk olsun
Gözlerimde yaşlar
Durmadım, dönülmez geriye
Geceler benim, geceler bana
Unutun beni
Söz: Kaan Tangöze
Müzik: Batuhan Mutlugil
---------------------------------
Rezil
Ortada bir yanlış var
Yanlışı yapan yanar
Arkasında sandık var
Değmesin akıncılar
Geri kaç geri kaç, oğlancık
Senin de başın yanar
Ortada bir yanlış var
Memleket uyurgezer
Aldırma geldik oyuna
Kandır beni, kandırsana
Rezil kandırsana
Ortada bir dergah var
Devrilir başın yarar
Arkasında tezgah var
Lem yelid ve löp yutar
Geri kaç geri kaç, oğlancık
Senin de başın yanar
Ortada bir dergah var
Memleket uyurgezer
Aldırma geldik oyuna
Kandır beni, kandırsana
Rezil kandırsana
Ortada bir gerçek var
Gerçeği gören de var
Arkasında mercek var
Ve muhtelif sakıncalar
Geri kaç geri kaç, oğlancık
Senin de başın yanar
Ortada bir gerçek var
Memleket uyurgezer
Aldırma geldik oyuna
Kandır beni, kandırsana
Rezil kandırsana
-----------------------------------
Bu Aşk Beni Yorar
Şarkılar o şarkılar
Övünmek zor ölüm çok zor
O an gelir sancılar
Dayanmak zor durulmaz
Ellerimde kan dilimden akar
Kime ne bana ne
Bu aşk beni yorar
Sayfalar o sayfalar
Kapanmazlar silinmezler
Her an içimi parçalar
Okunmazlar yakışmaz
Söz-Müzik: Kaan Tangöze
Sinema-Müzik-Yasam-Teknoloji Bloğu
Gönderen
prototip_insan
Etiketler:
blog siteleri,
bloglama sektörü,
insanın beyninden geçenler,
psikolojik olaylar
/
Comments: (0)
Merhaba arkadaşlar uzun zamandır böyle bir blog hazırlamam gerektiini ve tam geç kaldığımı düşünürken tekrardan fikirlerimi projelendirmek ve en azından içimden geçen herşeyi sizlerle paylaşmak için böyle bir blog hazırladım.Aslında bu blogun adı biraz ilginç ama olsun hiç önemli deği sizin bu blogda neler bulabileceğinizi siz bile tahmin edemeyeceksiniz.İnanın bir insanın kafasından her an birşeyle geçer ve bu kafamdan tüm geçenleri sizlerle burada paylaşmak için böyle bir blog bloglamaya başlıyacağım.Hadi bakalım hayırlısı olsun...HOŞGELDİNİZ..
Hayat ya başladıgın yerden yada tutup kacrdığın yerden devam ediyor..
Hayat ya başladıgın yerden yada tutup kacrdığın yerden devam ediyor..